PSİKOLOJİYE KATKISI OLAN 10 PSİKOLOG
![]() |
WİLLİAM JAMES |
1.WİLLİAM JAMES
William James, (d. 11 Ocak 1842 – ö. 26 Ağustos 1910) pragmatizmin kurucusu olan ABD’li filozoftur.
İrlanda asıllı zengin bir göçmen ailenin çocuğudur. Çocukluğu Avrupa’da seyahatlerde geçti. Önceleri düzenli bir öğrenim göremedi. Sonradan Harvard Üniversitesi’nde tıp ve tabiat bilimleri tahsili yaptı. 1869’da tıp doktoru, 1885’de Harvard Üniversitesi’nde profesör oldu. Burada fizyoloji, biyoloji, felsefe ve psikoloji dersleri verdi. İlk önemli eseri Psikolojinin Prensipleri’dir (1890). Felsefi sistemin esaslarını Pragmatizm (1907) adlı kitabında ortaya koydu. Felsefi görüşü pratiklik, faydalılık ve verimlilik kavramlarına dayanır.
James’e göre bilgi, kişilik, bilinç, gerçek düşünce gibi şeyler faydalılık, verimlilik, pratiklik ölçüsüyle değerlendirilir. Mühim olan teori değil, iş ve uygulamadır; hayatta var olan, uygulanabilen ve bir etki meydana getiren şey gerçektir. Zihnen ve soyut olarak ne kadar doğru olur veya görünürse görünsün pratiği olmayan ve hayatta bir etki meydana getirmeyen şey bir değer ifade etmez ve gerçek de sayılmaz.
ABD’deki ilk psikoloji laboratuvarını oluşuturmuş olan James, pragmatizm, “sonuçlar nelerdir?” diye sormakta ve düşüncenin yüzünü, eylem ve geleceğe yöneltmektedir. Nitekim James, yaşamı doğrudan ilgilendiren somut olgulara, eylemlere, insanın yaşamını şimdi ve yakın gelecekte doğrudan etkileyen güç ve eyleme önem vermiştir. O, yararlılıkla, yalnızca bireyin maddi ihtiyaçlarının karşılanmasını değil, aynı zamanda insanın ve toplumun gelişmesine katkıda bulunan her şeyi anlatmak ister. Bu anlamda din, James’e göre, tümüyle doğrudur ve din konusunda, dinin sonuçlarına bakarak yargıda bulunmak gerekir. O, dinin metafizik bir değere sahip olup olmadığını bilmediğini söyler. Fakat din, James’e göre, her durumda yararlı bir varsayımdır.
![]() |
SİGMUND FREUD |
2.SİGMUND FREUD
6 Mayıs 1856’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda, Pribor’da doğdu. Babası, Jacob Freud, küçük bir esnaftı. Annesi onun ikinci karısıydı. Freud’un kendisinden yaklaşık yirmi yaş büyük iki üvey ağabeyi ve kendinden küçük yedi kardeşi vardı. Ailesi, 1938’e kadar yaşayacağı Viyana’ya taşındığında Freud dört yaşındaydı. Yahudi olan Freud’un babası özgür düşünceli biriydi. Freud sonradan kendisinin ateist olduğunu açıkladığında oğlunun kararına saygı gösterdi.
O dönemde Yahudiler yalnızca tıp ve hukuk alanında çalışabiliyorlardı. Freud da, bilimle ilgilendiği için, 1873’te Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdi. Aslında nöropsikoloji araştırmaları yapmak istiyordu ama zengin olmadığı için nöroloji üzerine çalışmaya başladı. Daha sonraları birlikte çalışmalar yaptığı Josef Breuer’le bu dönemde tanıştı. Breuer ve Freud, konuşma kürünü birlikte oluşturdular.
1882-83’te Theodor Meynert Psikiyatri Kliniğinde işe girdi. Kokain üzerine pek çok çalışma yaptı. Daha sonra Jean-Martin Charcot adlı ünlü nörologla, hipnoz ve histeri üzerine çalışmalar yapmak için Paris’e gitti.
1886’da Viyana’ya dönüp muayenehane açtı ve evlendi. Özellikle hastalarının tedavisinde hipnoz kullanıyordu ama zamanla bunun yeterli olmadığını anlayıp muayeneyi bıraktı. 1900’de Rüyaların Yorumu’nu 1901’de de Gündelik Yaşamın Psikopatolojisi’ni yayınladı. 1905’te yayınlamaya başladığı cinsellik üzerine çalışmaları yankı uyandırdı. Çocukluk dönemi tecrübelerinin önemi ve Oedipus kompleksi teorilerini öne sürdü.
1902’de Viyana Üniversitesi’nde profesör oldu. 1906’da Psikanalitik Topluluğu’nu kurdu. Bu topluluğun kuruluşundan sonra benzerleri giderek çoğaldı. 1909’da Massachusetts’deki Clark Üniversitesinde ilk uluslararası konuşmasını yaptı. 1923’te sigara bağımlılığından dolayı, çene kanseri teşhisi kondu. Bu hastalık, 16 yıl içinde 33 ameliyat geçirmesine neden oldu. Tam o yıllarda da Avrupa’da Nazi baskısı başlamıştı. 1938’de Almanya, Avusturya’yı işgal etti. Karısıyla İngiltere’ye kaçtı. 23 Eylül 1939 tarihinde İngiltere’de öldü.
İngiltere ve Viyana’da yaşadığı evlerde, Sigmund Freud Müzeleri bulunmakta.
FREUD´UN 6 ESERİ:
1.Günlük Yaşamın Psikopatalojisi
2.Düşlerin Yorumu
3.Psikanaliz Üzerine Beş Ders
4.Totem ve Tabu
5.Narsizmin İncelemesine Giriş
6.Uygarlığın Huzursuzluğu
2.Düşlerin Yorumu
3.Psikanaliz Üzerine Beş Ders
4.Totem ve Tabu
5.Narsizmin İncelemesine Giriş
6.Uygarlığın Huzursuzluğu
![]() |
Carl Gustav Jung |
3.CARL GUSTAV JUNG
26 Temmuz 1875 tarihinde doğdu. İsviçreli bir papazın oğludur. 1895 yılında Basel’de tıp eğitimi almaya başladı. 1900 yılında Eugen Bleuler’in asistanı olarak Burghölzli’de psikiyatrist olarak hizmet verdi. Doktorasını 1902 yılında tamamladı. Paris’de 6 ay Pierre Janet ile bilgilerini derinleştirdi. 1903 yılında Emma Rauschenbach ile evlendi. 6 Haziran 1961 tarihinde Zürih’te vefat etti.
Etkisi
Carl Gustav Jung sadece psikoterapi bilim dalını değil, aynı zamanda psikoloji, teoloji, etnografi , edebiyat ve güzel sanatları da etkiledi. Psikoloji bilim dalında kendisi tarafından bulunan ve yapılan kavramlar geniş şekilde kabul gördü. Örneğin; kompleks, introversion ve ekstraversion, gölge, arketipler (enerjikompleksler), kolektif (toplumsal) bilinçaltı, anima, animus.
Gölge bilinç altı bir komplekstir. Şuur ve benliğin karşıtı, tersidir. İstenilmeyen kabul görünülmeyen tüm kişisel özelikler gölge kompleksinde dahil oluyorlar. Örnek olarak biri kendini nazik ve kibar olarak tanımlıyorsa onun gölgesi kaba ve katıdır. Acımasız birinin gölgesi çok naziktir. Kendini çirkin olarak tanımlayan kişilerin gölgeleri güzel olmaktadır.
Gölge ne zaruri iyi ne de zaruri kötüdür. Jung gölge dokunun varlığını bilinçaltından şuura kavuşturmanın önemini vurgulamaktadır. Bu yapılmadıkça kendi gölge kompleksimizi projeksiyon yaparak iletişim bozukluğuna ve ruhta derin yaralara yol açarız
![]() |
Abraham Maslow |
4.ABRAHAM MASLOW
Abraham Maslow tarafından oluşturulan kişilerin gereksinimleri kuramı, motivasyon kuramları içinde önemli bir yere sahiptir. Bu kurama göre, insanların motivasyonu dış faktörlerden ziyade kişinin kendi içindeki ihtiyaçlara dayanmaktadır. Kişinin içinden gelen bu ihtiyaçlar ise bir hiyerarşi içinde gruplandırılmaktadır. Yani, kişiye dışarıdan gelen ödül veya ceza gibi faktörler, bu kurama göre motivasyon üzerinde çok etkili değildir.
Maslow’un kuramına göre insanların ihtiyaçları sınırsızdır ve insan bir ihtiyacını giderdikten sonra başka bir ihtiyaç ortaya çıkar. Bir ihtiyacı giderme süreci içinde ise tamamıyle memnun olma/hoşnut olma durumu olası değildir. Bu esnada, giderilmemiş ihtiyaç kişi için büyük bir motivasyon kaynağıdır, bireyi güdüler ve birey neyi henüz elde etmemişse ona büyük ilgi gösterir. Fakat, ihtiyaç giderildikten sonra bu ihtiyaca yönelik motivasyon davranışlar üzerindeki belirleyici etkisini kaybeder (Maslow, 1943). Maslow’a ait ihtiyaçlar hiyerarşisi de, alt düzeydeki ihtiyacın karşılanmadan üst düzeydeki ihtiyacın karşılanmasının anlamsız olması ilkesi üzerinde kurulmuştur. İhtiyaçlara ait hiyerarşi basamaklarla/düzeylerle ifade edilmektedir.
:format(webp)/evrimagaci.org%2Fpublic%2Fcontent_media%2F976031995b52cd961b3735aab55d00b5.jpg)
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi 5 ana kategoriye ayrılmaktadır
- Fizyolojik İhtiyaçlar: Açlık, susuzluk ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar
- Güvenlik İhtiyacı: Dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma
- Sosyal İhtiyaçlar: Aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam vb.
- Değer Verilme/Saygınlık İhtiyacı: Statü, başarı, itibar, tanınma
- Kendini Gerçekleştirme: Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık
![]() |
wilhelm wundt |
5.WİLHELM WUNDT
- Formel ve akademik bir bilim olarak psikolojinin kurucusu kabul edilen Wilhelm Wondt, 1906 yılında Psikoloji Çalışmaları adında bir dergi çıkarmıştır. Yaşadığı dönemde birçok öğrencinin eğitim almak istediği bir profesör haline gelen Wondt’un ilgi alanları ise uyum ve algı, dikkat, duygu, tepki ve çağrışım konuları olmuştur.Kuşkusuz, Wundt’un şaheseri olan bu kitap psikolojinin kendine özgü problemleri ve deneyleme metotlarıyla, bir laboratuvar bilimi olarak resmen kurulmasına sağlamıştır.Deneysel Psikolojinin Kurucusu: Wilhelm WundtBilim üzerine çalışmak amacıyla doktor olmak isteyen Wundt, üç buçuk yılını anatomi, fizyoloji, ilaç ve kimya okuduğu Heidelberg’te geçirdi. Burada kimya alanında ünlü olan Robert Bunsen’den etkilenen Wundt, artık tıp eğitiminin kendisine göre olmadığını anladı ve fizyolojiye yöneldi.emre şahinWundt, Almanya’nın küçük bir kasabasında bir papazın oğlu olarak dünyaya geldi. İlkokul yıllarında yalnızlığı seven ve yalnızca güç bela konuşan zihinsel engelli bir çocukla arkadaşlık eden Wundt’un okulla da arası iyi değildi. 13 yaşına kadar babasının öğrencisi olan bir mahalle papazı ile yaşayan Wundt, vaktini ders çalışmakla değil de hayal kurmakla geçiriyordu. Gymnasium’un ilk senesinde sınıfta kalmıştı. Buna rağmen yaşadığı olumsuzlukları bir bir aşan Wundt, 19 yaşında okulunu bitirmiş, üniversiteye hazır hale gelmişti.Lisans eğitimini tamamladığı Heidelberg’te yüksek lisans ve doktorasını tamamlayan Wundt, aynı kurumda eğitim vermeye başladı. Fizyoloji araştırmaları yaptığı sırada, bağımsız ve deneysel bir bilim olarak psikoloji fikri zihninde canlanmaya başladı. Bu düşüncesi ile ilgili ilk düşüncelerini Duyusal Algılama Teorisine Katkılar başlıklı kitabında topladı. Wundt, ilk kez deneysel psikolojiyi ele alıyordu. Bu konu üzerine çalışmalarını sunduğu İnsan ve Hayvan Zihinleri Üzerine Dersler adlı kitabını yayımladı. Deneysel psikologların dikkatini çeken bu kitabın Wundt’un ölümüne dek birçok yeni baskısı yapıldı. 1867 yılında Heidelberg’te Fizyolojik Psikoloji dersi vermeye başlayan Wundt, 1873-74 yıllarında psikoloji tarihinin en önemli kitaplarından olan Fizyolojik( Deneysel)[1] Psikolojinin İlkeleri adlı kitabı yazdı
Muzaffer Şerif 6.MUZAFFER ŞERİF- Muzaffer Şerif (Sherif) Başoğlu kimdir? Hayatı ve eserleri: Ödemiş’te doğdu (1906). Ortaöğrenimini İzmir Amerikan Koleji’nde, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Felsefe Bölümü’nde tamamladı. Amerika’da Colombia Üniversitesi’nde “Algılamada Kimi Toplumsal Etkenlerin İncelenmesi” konusundaki teziyle doktorasını verdi (bas. New-York, 1936). Ülkeye dönünce Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde psikoloji okuttu. Ceza Yasasının 141. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savı ile bir grup öğrencisiyle birlikte tutuklandı (1944). Takipsizlik kararı verilerek serbest bırakıldı. Çağrılı olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti (1945). Princeton ve Yale üniversitelerinde sosyal psikoloji dersleri verdi. Oklahoma Üniversitesi’nde “Grup İlişkileri Enstitüsü”nü kurdu. 1980’de Pennsylvania Üniveristesi’nden emekli oldu. Amerika’da öldü (1988).Muzaffer Şerif ülkemizde Tan, yönetimine katıldığı İnsan, Yurt ve Dünya, Adımlar (1940-1944) gazete ve dergilerinde özellikle Alman faşizminin dayanaklarından biri olan “üstün insan kuramı”na karşı yazılarıyla tanınmıştır. Irk Psikolojisi (1943) adlı yapıtında, batıda bilimsel düşüncenin üstün ırklar, aşağı ırklar biçiminde ayrım yapmadığını, üstün ırk kuramının emperyalizmin gelişme döneminde istilacılar tarafından ortaya atıldığını belirtir. Einstein fiziğini bile “Yahudi fiziği” diye niteleyerek yadsımaya çalışan Alman faşizminin Hitler’in kişiliğinde simgelediği insanüstü kavramının insan gerçeğine aykırı olduğunu yazar. “Seçkin Adam Düşkünlüğü ve Faşizm” (Değişen Dünya, 1945) adlı yazısında Fransız, Sovyet ihtilalleri ve Kurtuluş Savaşımız gibi toplumsal olaylara öncülük eden kuram-eylem adamları ile sanatçıların “insan kitlelerinin büyük dertleri içinde pişerek” yetişebilecekleri yolundaki görüşleri paylaşır. Amerika Birleşik Devletleri’nde sosyal psikoloji alanında ün yapmış. 1936’larda basılan Psikology of Social Norm (Sosyal Kuralların Psikolojisi) adlı yapıtı Princeton, Harward, Yale, Colombia Üniversitelerinde sosyal psikolojide başlıca kaynak olarak kullanılmıştır. “Sosyal psikologun görüş açısındaki noksanlık”, “Psikolojik olaylarda algı dayanağı”, “Sosyal psikolojide uyarı durumları”, “Toplum değerleri” gibi konuların incelendiği bu yapıt yazarın deyişiyle “bireyin diğer insanlarla etkileşiminden oluşan veya kendi gözünde önemli saydığı gruplardan edindiği etkileyici ölçülerin sonuçlarından” yararlanılarak hazırlanmıştır.
Hale Bacakoğlu 7.HALE BACAKOĞLU- HALE Bacakoğlu (44), 1988’deki Banko yarışması başarısından tam 16 yıl sonra engellilerin eğitimine yönelik karar vermede en üst düzeydeki koltuğa oturdu. Son iki yıldır kaynaştırma eğitimi ve erken eğitime yönelik birçok karar alan Bacakoğlu, görme engellilerin kullandığı Braille alfabesi ile yazılan kitap sayısını arttırdı. Bacakoğlu, üç-altı yaş arasında engelli çocuklara okul öncesi eğitim kurumlarının kapısını açtığı gibi, engellilerin normal çocuklarla aynı sınıfta olduğu kaynaştırma eğitimini hem eğitimcilere, hem de velilere kabul ettirdi.
Görme engelli milletvekili Lokman Ayva’nın Milli Eğitim Bakanı Bakan Hüseyin Çelik’e tavsiyesi ile göreve başlayan Hale Bacakoğlu, iki yıldır Ankara’da ailesinden uzakta tek başına yaşıyor.
Teşekkür ediyorlar
Göreve gelir gelmez, Avrupa Birliği fonlarının desteğiyle engelli çocuklara yönelik önemli projelere imza attı. İlk olarak ilköğretim ve lisede okuyan görme engellilere yönelik kitaplardaki konuların güncellenmesi talimatını verdi. Bacakoğlu, şunları söyledi:
"Tüm çocuklar ve yetişkinler toplumsal hayata eşit oranda katılabilmeli. Engelliler her alanda diğerleriyle bütünleşebilmeli. Bu nedenle kaynaştırma eğitimi şart. Engelli çocukların toplumla bütünleşmesi erken dönemde adaptasyonla mümkün. Normal çocuklar da engelli yaşıtlarıyla ne kadar erken dönemde karşılaşırsa o kadar iyi. İlerki yıllar için tecrübe kazanırlar. Bu nedenle normal sınıflarda görme engelliler de olmalı. Aslında çocuklar birbiriyle sorun yaşamıyor, aileler sorun yaratıyor, olayı büyütüyor. Okul yöneticilerinde, öğretmenlerde bilgi ve deneyim eksikliği var. Engellisin diye kenara itilenler oluyor. Ben de böyle engellerle karşılaştım. Bazı okul müdürleriyle bizzat konuşuyorum. Geçmişte engelli çocukları diğerleriyle okutmaya karşı çıkan okul yöneticileri şimdi bana teşekkür ediyor."
80’lerin efsanevi yarışmacısıydı
Hale Bacakoğlu, sağlıklı bir çocuk olarak doğmuştu. Gözlerini lise 2’nci sınıfta retina yırtılması nedeniyle kaybetti. İstanbul Bahariye İlkokulu ve ardından Erenköy Kız Lisesi’nde okudu. Gözlerini kaybedince, lise son sınıfı dışardan bitirdi. ÖSS’ye hazırlanmada en büyük desteği kardeşinden aldı. Bu arada Emirgan’daki Altı Nokta Körler Okulu’nda bağımsız hareket etme, el becerilerini kullanma gibi birçok eğitim aldı. Hocası Naim Çavuş’un büyük desteğiyle hızla ilerledi. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü kazandığında, görsel dersleri başaramayacağı gerekçesiyle okuldan uzaklaştırılmak istendi. Fakülte Yönetim Kurulu kararıyla bölümde kaldı.
Üniversite son sınıf öğrencisiyken katıldığı Banko yarışmasıyla onu tüm Türkiye tanıdı. Yarışma öncesi ailesinin, sonrasında ise dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın desteğiyle yurtdışında tedavi çabaları sonuç vermedi. Mezun olunca üniversitede kalması için hocaları teklif getirdi. 1994’te master, daha sonra da doktoraya başladı. 2003’te görme engelli çocukların eğitim imkánlarından yararlanması için Parıltı Derneği’ni kurdu ve Başkanlığını üstlendi. Dernekteki çabasını gören zamanın milletvekili Lokman Ayva’nın teklifini önce reddetti. Ailesinden ayrılmak istemiyordu. Sonra ikna edildi. Dernekte verdiği mücadeleyi şimdi bakanlıkta üst düzey müdürlük koltuğunda veriyor. İvan Pavlov 8.İVAN PAVLOV- Ivan Petrovich Pavlov, 14 Eylül 1849 yılında, Ryazan, Rusya’da hayata gözlerini açtı. Gençlik yıllarını bu şehirde geçiren ve yüksek öğrenim için Ryazan Dini Okulu’na kayıt olan Ivan Pavlov, buradaki eğitimini daha bilimsel bir eğitim almak üzere yarıda keserek Saint Petersburg Üniversitesi’ne kayıt oldu ve 1878 yılında bu okuldan doktorasını almaya hak kazandı.1890’lı yıllarda, köpekler üzerine yaptığı bir araştırma sonucunda, köpeklerin daha yiyecek kendilerine ulaşmadan önce salya salgılamaya başladığını keşfeden Ivan Pavlov, bu konu üzerine çalışmaya başladı. Genel olarak belirli tepkilere koşullana köpekler, onun gözlemlediğine göre her gün kendilerine yemek getiren asistanın daha ayak seslerini duydukları anda salya salgılamaya başlıyorlardı. Bu gözlem, bilimadamının yapacağı büyük çalışmaya önayak oldu.Ivan Pavlov’un ünlü klasik koşullanma deneyi, tam olarak şu şekildeydi; Bilimadamının denek olarak seçtiği köpeğe ilk olarak birkaç kez zil çalınır. Fakat köpek tepki vermez. Sonradan et verilir. Köpeğin salyaları akar. Sonra et ile birlikte zil çalınır. Daha sonra et verilmediği halde zil çalındığında köpeğin ağzının suyunun aktığı görülür. Şartlı ya da şartlandırılmış refleks denen olay da budur. Pavlov, bu davranışın, psikolojik etkinlikle özdeş olan yüksek düzeyde sinir etkinliğinin belirtilerinden biri olduğunu ileri sürdü ve psikoloji alanında geçerli tek yaklaşımın deneysel yöntem olduğunu vurguladı. Bu çalışması Ivan Pavlov’a 1904'te Fizyoloji ve Tıp alanında Nobel ödülü kazandırdı. Bu çalışma daha sonraki senelerde Carl Jung ve William Sargant gibi pek çok başarılı bilimadamını etkiledi.Bütün hayatını bilime adayan ve pozitivm ekolünün en sadık izleyicilerinden birisi olan Ivan Pavlov, bu tavrını ölüm anına kadar devam ettirdi. 73 yaşındayken geçirdiği bir tramvay kazası sonrasında bile bilim için yaptığı çalışmaları bırakmayan Ivan Pavlov, Soyvet yönetimi tarafından da en fazla tutulan bilimadamlarından birisiydi; öyle ki bizzat Lenin tarafından destekleniyordu.Ivan Pavlov, 27 Şubat 1936 yılında, Leningrad, S.S.C.B.’de hayatını kaybetti.
Harry HARLOW 9.HARRY HARLOW- Gelişim psikologları uzun yıllar bebeğin bağlanacağı kişinin, onun beslenme ihtiyacını karşılayan kişi olacağı fikrine odaklanmış.
Yani çocuğun, kendisini doyuran kişiye karşı bağlılık geliştirdiğini düşünmüşler. Ancak, 1971 yılında Harry Harlow’un maymunlarla yaptığı bir çalışma, süregelen bu fikri yıkıma uğratıyor. Resimde H.Harlow’u, 1964 yılında Wisconsin Üniversitesi’ndeki laboratuvarında, Rhesus maymunları ile görüyoruz.Deneyinde iki “yapay” anne kullanan Harlow, birini yumuşak ve sıcak bir peluşla kaplarken, diğerini çıplak bir tel olarak bırakıyor. Minik maymunlar, süt emziği çıplak anneye iliştirilmiş olmasına rağmen peluşla kaplı anneyle vakit geçirmeyi tercih ediyor.
Harlow, minik maymunların beslendikleri zamanlarda bile peluş örtülü yapay anneden ayrılmadıklarını ve onunla iletişimi koparmak istemediklerini gözlemliyor.
Bu çalışmadan ilham alan psikologlar bugün, “bağlanma” konusunda önemli olan etmenin büyük ölçüde kendini güvende hissetme duygusu olduğunu düşünüyor. Stanley Milgram - 10.STANLEY MLİGRAM
- İnsanların otoriteye karşı boyun eğmelerini araştıran Milgram deneyinin ve Dünya üzerindeki herhangi iki insanın birbirine en fazla altı insan kadar uzak olduğunu anlatan Six Degrees of Separation yasasının sahibi olan, 20. yüzyılda sosyoloji ve psikoloji dallarında yaptığı çalışmalarla adından bolca söz ettirdi Stanley Milgram.
- Kişinin davranışlarını belirleyen karakteri değildir; içinde bulunduğu durumdur.der Milgram.Milgram deneyi, sosyal psikoloji ve belki de tüm psikoloji tarihinin en sansasyonel, en çarpıcı, en rahatsızlık verici deneyidir. İnsan denilen varlığın gerekli şartlar oluşturulduğu durumlarda ne kadar ileri gidebileceğinin de kanıtıdır bu deney.Deney göstermiştir ki, insanların itaat etmesindeki önemli faktörlerden birisi de hiçbir sorumluluk altında olmadıklarına inandırılmalarıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder